YAŞAR KALAFAT(1)
GİRİŞ:
Bu çalışmada; Yörüklerin halk inanmaları kültüründen bazı tespitlerin ele alınması, Türk mitoloji ve halk sofizmi ile ilişkilendirilerek diğer Türk toplum kesimleri ile karşılaştırılmaları şeklinde yapılmıştır. Çoğunlukla Anadolu Yörük coğrafyası bilgileri içeren bu çalışma; aynı amaçlı benzeri bir seri çalışmadan birisidir. Türk atlı göçebe kültür hayatı içerisinde Yörük hayat tarzı incelenmiş ve incelenmektedir.(2) Keza, arşiv belgelerinin incelenmesi ile de Yörük Türk toplumunun Türk tarihi içerisindeki yerinin belirlenmesi ayrıntılı olarak açıklık kazanmıştır.(3) Yeni Yörük bölgelerinden derlenip, karşılaştırmaları yapılarak, yorumlanmış halk inanmaları çalışmalarının, Yörük-Türk kültür hayatının daha yakından tanımasını sağlayacaktır.
METİN:
Esprili bir tanımlamaya göre Yürüğün oturduğu yer sırt, yediği süt yoğurttur. Oturacağı yerin havadar olmasını ister esinti yer arar. Kapalı yerde ise pencere kenarını seçer. Bir tanımlamaya göre de, “Geçimini hayvancılık yaparak sağlayan, mevsim durumuna ve otlak şartlarına göre göç eden Oğuz Türklerine Yörükler denir.(4)
Yörük halk kültüründe Kurtağzı bağlama uygulaması, Çakal ağzı bağlaması olarak yer alır. Kurt yerine çakalın geçmiş olması yörede kurttan ziyade çakalın olmasından ileri gelir. Doğu Karadeniz´de çakal ağzı ve kurtağzı söylemi birlikte yer alır. Nadir de olsa Kurtağzı değil de kurt kastedilerek canavar ağzı denir.
Yörük hayvancılığında mal kovma yöntemi uygulanır. Büyükbaş hayvanlar gündüzleri kıra bayıra dağlara bırakılır. Bırakılan yerde bulunamayan hayvanın vahşi hayvanlarca parçalanabileceği ihtimali belirir. Çiftlik hayvanlarını koruma altına alma adına çakal ağzı bağlama yöntemine baş vurur. Onların ağzını hoca bağlayabilir. Sair yerlerde bu işlem için muhakkak hoca aranması gerekmez, uygulamayı bilenler bağlayabilirler.
Halk inanmalarında bağlama bir büyüdür. Hocaya yaptırılan kara büyüdür. Çiftli hayvanlarının yerlerine dönmelerinden sonra ağzı bağlanılan hayvanın ağzı ak büyü ile açılır. Aksi halde bağlanmış hayvan ağlanamaz aç kalır ölür. Ağız bağlayan bundan kaçılır ve çiftliğin hayvanı yerine dönünce ağzının açılmasına özen gösterilir.
Hayvanın ağzını bağlayacak kimseye çiftlik hayvanlarının bulunacağı yöre anlatılır, ağzı bağlayacak kimse tüm hayvanların değil o yörenin sınırlarını zikrederek yörede bulunan tehlike vaat eden hayvanların ağzını bağlar.
Bağlamada uygulanan bu yöntem diğer diğer büyü türlerinin birçoğu için de geçerlidir. Halk inançlarında yılan, çıyan akrep sokmasına karşı korumalı olan kimseler büyü yaparak insanları veya onların çadır veya odalarını korumuş urlar. Nitekim bazen konutun ve bazen de kişinin etrafını çizerek daire içine alırlar. Akrep tarafından elinden sokulmuş bir kimsenin akrebin zehrini sokulanın koluna, gövdesine yayılmaması için de sınırlar çizilir.
Fethiye Yörüklerinde zehirli örümceğin vücudun değdiği yeri kaşındırmasına büve siğmesi denir. Bu yara ancak parpı ile geçer, bunun için el almış kişi bir şekere okur üfler bu şeker büve değen kişiye yedilir ve bu işleme parpılama denir.(5)
Parpılama halk hekimliği, Türkeçarelerde bir tedavi yöntemidir. Benzeri birçok rahatsızlık parpılama ile tedavi edilir. Hepsinde bazı açıklamalarla bildikte ilgili ayet de okunur ve muhakkak üfleme de parpıda yer alır.
Erzurum´da iki kuşak evveline kadar Karacalar da bazı rahatsızlıklara karşı şifa veren bir ocaktı. Parpılanan kimseye şeker verilmesi, bazı şifalı nefislerin kendi zürriyetlerine doğrudan direkt olarak okumasının etkili olamayacağı inancı vardır. Bunlardan mesela dede torununa okuyup üflemekten ziyade şekere okur, o şeker çocuğu yedilirdi.
Kurtağzı bağlama çok kere açılır kapanır çakı türünden bıçaklarla yapılır. Ayrıca kulplu kilit açıp kapayarak, ipe düğüm atarak düğümü çözerek de yapılır. Doğu Karadeniz halk inanmalarında başarısız olması istenen damada büyü yapılacak ise özel gecesinde tabanca tetiği ip bağlanılarak yapılır. Güneydoğu Anadolu´da aynı amaçla sapı çıkarılmış baltanın deliğinden ip geçirilip düğüm atılır. Bu büyüden korunmak, sakınmak için dinî nikahlarda nikah saati gizli tutulur.
Özetle Türkmen ve Yörük halk inanmalarında büyü uygulamaları bakımından doğal olarak bir fark yoktur. Bu tür büyülerin yani bağlama içerikli büyülerin mahiyetinde düğüm atma, düğüm çözme anlayışı vardır.
İlik, ilmek- delik bağlantılı uygulamalardır bunlar. Başına çorap örmek, başına sürpriz bir hal getirme anlamındadır. Kırk ilmekli düğüm, çözümü zor olan düğümdür. Usulünce niyetlenerek yapılan düğüm, bağlamak, başlı başına büyüdür. Kurban kesildiğinde ailenin büyüğü bir Yörük etin yağlı yerinden parmak büyüklüğünde bir parçayı fırlatıp evin tavanına yapıştır, et orada kuruyuncaya kadar durur sonra düşer.(6)
Bu uygulama Kars´ta yaşamış olan Doğu Karadenizli ailelerde de vardı. Muhakkak kesilen hayvanın kurban olması gerekmeksizin et toplu halde kavrulurken ocağın üstüne rastlayacak şekilde evin tavanına doğru bir parça et atılıp onun tavana yapışması sağlanırdı. Bu uygulamanın ölmüşlerin ruhuna hayır olarak gideceği şeklinde açıklamalar yapılırdı. Bunu yapan ev hanımları “büyüklerimizden öğle gördük” derlerdi. Halk arasında “Tavadakiler yaşayanlara havadakiler geçmişlerin veya görünmeyenlerin ruhlarına” şeklinde açıklamalar yapılırdı.
Yörüklerde “Etin baş üste yeri vardır, yeri yükseklerdedir.” denir.(7) Anadolu halk inançlarında kırk basması kırklı insanlar arasında olurken, kırklı hayvanın da kırklı insan kırkının basacağına inanılır. Kırklı bebek ve annesi, kırklı gelin, kırklı ölüm arasında basma basılma, kırklarının karışması inancı vardır. Kasaptan veya bilhassa mezbahadan getirilen et, hatta oralardan gelen kimse, kesilen hayvanın ölüm kırkı, kırklı anne ve bebeğin odasına onların doğum kırkı ile karışmasın diye sokulmaz. Zaruret varsa anne ve bebeği odanın en yukarısına götürülür ve anne bebeği imkân nispetinde yukarı doğru kaldırılır.(8)
Sacın üzerinde pişirilmekte olan ekmek sacın üstünden pişirene doğru düşerse, birisinin öleceğine inanılır.(9) Bu tespitteki batını boyutta ateş- ekmek ve ölüm arasında bir bağlantı kurulmuş olmalı. Keza rüyada asker, kilim ve ayakkabı görmek de Yörüklerde ölüm olarak yorumlanır. Avucun içinin kaşınması, para geleceği s.veya gideceği, erkek çocuk sakız çiğnerse gelininin attan düşeceği, ayakkabı veya kilin görülür ise birisinin öleceği şeklinde yorumalar yapılır.
Bunlar tamamen ve muhakkak Yörüklerde görülen inançlar değildir. Ziv diye bilinen ince uzun yılanla karşılaşmış olmak hayra yorumlanır. Yeni alınan tencere ocağın üzerine konulunca ocağın üzerinde bir çocuk oynatılır.(10)
İç ve orta Anadolu´da damat ve gelinin ilk gecelerinde kullanacakları yorgan kaplanırken üzerinde erkek çocuk yuvarlandırılır. Bunların büyük bir bölümü bir dönemin büyü uygulamalarının kalıntılarıdır. El ve ayak tırnaklarının aynı günde kesilmemesi gerektiği de bunlardandır.
Bunların tespiti, tasnifi, uygulamaya geçirilmeleri anlamında algılanmamalıdır. Bir kısmı hurafe, bir kısmı biad ve şirk de ihtiva edebilen bu bulgular araştırılan toplumun geçmiş kültürleri ile bağ kurabilmek, bu kültür kodlarından hareketle kültür akrabaları olan toplumları tespit edebilmek amaçlı olabilirler.
Mesela süpürgenin vücuduna değdiğini fark eden kimsenin süpürgeye tükürmesi istenir. Süpürge yerle, çöple doğrudan bağlantılı olan araçtır. Bu pratik temizliğe dikkat edilmesine mi işaret etmektedir. Diğer taraftan, Al Karısı diye bilinen kara iye yaşayan halk kültürü ile mitolojik dönem arasında köprü konumunda olan verilerden iken, süpürge ve al karısı arasında kurulan inançların kökleri, semavi dinlerin ilahi kaynaklarına kadar uzanabilmektedir. Al Karısı insanoğlu için zararlı bir ruh olarak bilinirken, o yakalandıktan sonra al karısına karşı korunmada şifa ocağı olabilmekte ve halkın kutlu mekân olarak bildikleri bazı mekanlara ziyaretçiler üzerleri süpürülerek alınabilmektedir.
Ay tutulmasında Cangoloz ve celmanduz olarak bilinen kara iyenin rol aldığına dair çok işlenmiş olan mitolojik veri, yörenin Yörüklerinin halk inançlarında da yaşamaktadır. Bu noktada halkbilimi araştırmacısına halkın inanç bilgileri kaynak olabilirken, bir dönem sonra halk, bu araştırma yorumlarını da inancına katarak, onların yaşamalarını sağlamaktadır.
Buranın Yörüklerindeki bir inanca göre sacda pişirilen bazlama ekmeği bölünmez, bölünür ise, evin erkeğinin öleceğine inanılır. Bu ekmek üçgen dilimlere ayrılır ve buna çörek denir. Çöreklere tere yağı sürülüp konu komşuya ve çocuklara verilir.(11) Bu tespitteki içerik büyük ölçüde nefis bahsi ile ilişki olmalı. Konunun ulaştığı yere yiyeceğin çocuklardan başlanılarak ulaştırılması bir hayır işleme uygulamasıdır. Bu arada fakirler de aşeren anımlar da hazırlıktan tatmış olacaktır.
Kerem ile buluşamasın diye Aslı´ya büyü yaparken papaz amcası, onun giysisinin düğmelerini teker teker büyü yaparak ilikler. Aslı, Kerem ile buluştuğunda giysisini çıkarmak için düğmeleri çözmeye başlayınca, büyü tesirini gösterir açılan düğmeler tekrar birer birer kendiliklerinden iliklenirler.
Yörük halk inanmalarında da giysinin söküğü veya düğmenin dikilmesi giysi kişinin sırtında iken yapılmaz, ya soyunması istenir veya kişinin ağzına iplik türü bir şey alması istenir. Bağlanırsın doğru olmaz” inancı vardır. İplikli iğnenin bir taraftan diğer tarafa geçmesi, düğümleme, örme olarak algılanır büyü kapsamında mütalaa edilir. Bu inanç Türkmenlerde de vardır.
Düğme deliğinin bir yüzden diğerine geçilmesi ile şifa niyeti ile kutsal taşın deliğinin bir tarafından diğer tarafına geçilmesi arasında inancın genleri bakımından bir bağlantı aranabilir mi?
Kutlu delikli taşların bir tarafından diğer tarafına geçilerek şifa arama inancı, Türkmenlerde olduğu gibi Yörüklerde de vardır. Keçiler ve diğer hayvanlar hasta olmasınlar diye delik taştan veya köklerden ağaçlarda doğal olarak oluşan kemer gibi yerlerin altından geçirilir.(12)
Yörüklerde ve bölge halkında ayrıca bir delikli taş inancı daha vardır. Delikli Taş Yerde kalmaz, şeklinde bir darbımesel vardır. Bir kimseye, bilhassa kırsal kesimde yerde delikli taş rastlarsa, kişi ona ilgisiz kalmayıp alıp deliğinden bir ip geçirip, ağaç dalı gibi yüksekçe bir yerden asar. Batı Anadolu halk inançlarında yaygın olan bu inanca biz 1-2 yıl evvel Ankara´daki bir konferansımız münasebetiyle şahit olduk. Bu bulgu taş kültü itibariyle sanıldığından daha önemli bir konumda olmalı. Yerde bırakılmaması çiğnenmemesi istenilen nesneler, ekmek ve kutsal kitap sayfaları türünden olanlardır. Delikli taşa gösterilen bu itinam deliğinden geçilerek şifa bulunulacağına inanılan alemler arası geçiş kapısı konumunda olan delikli taşla olan inançlardan kanaatimizce tamamen bağımsız değildir. Arkeolojik verilerde kadınlar gibi erkeklerin de boncuk kolye takmaları sadece ve muhakkak şık görünmekle izah edilemez. Bu açıklama şekli, bilezik ve yüzüğü de kapsamaktadır. Onlara erkeklerin de itibar gösterdikleri hatırlanmalıdır. İlkel olarak tanımlanan toplumlarda sadece din görevlisi şaman veya kam kolye takmıyordu. Toplumun lideri erkeğin de kolyesi ve kolyesinde delikli taşlar vardı. Bu taşlar manevi gücünden yararlanılmak veya sakınılmak istenilen hayvanların kemiklerini de içeriyordu. Bunlar bağlanmaktan ziyade deliğinde iplik geçirilerek kullanılan paçalardı. Özetle bağlamadaki mistik mitolojik boyut gibi deliğinden geçirilmek suretiyle dizmekte de bu özellik vardı.
Yanık Deresi, Sapanca-Sakarya
Ayrıca adeta Ovaa/obaaarı andıran tek sıra taş üst üste konulur. Bu taşların sayısı; üç, beş yedi ve dokuza kadar çıktığı olur. Anadolu´da Mucur- Kırşehir´den yapılmış ve Muğla-Fethiye Yörük köylerinden yapılmış tespitlerde bu taş dikme uygulaması Türkmenistan Türkmenleri ve Kazakistan Kazaklarında kutlu yerlerde üst üste sayıları dokuza kadar çıkabilen taşlar konur.(13) Bunlardan en üstteki taşa bez bağlandığı da olur, bunları niyetlenip dikene saygısızlık olmasın diye dökmek dağıtmak uygunsuzluk olarak algılanır. Bu tür uygulamalar daha ziyade kırsal kesimin köy mezarlıklarında, özellikle eski mezarlıklarda görülebilir. Ülkelerin din görevlileri bu uygulamaları İslam´a aykırı bulmakta yapılmış bir tespiti ikinci gidişinizde göremeyebiliyorsunuz.
Yörük yerel erkek kıyafetlerinde başa sarılan sarığın katlarının yediye çıkabilmesinin belirtilen inançla bir bağlantısı aranabilir mi? Bu oluşu bize, Doğu Anadolu yerel Zaza baş bezeklerinde yer alan püsküle çağırım yapmaktadır.
Kırşehir-Mucur´dan coşkun akan su kenarında Adak Taşları
Yörük yerel erkek kıyafetlerinde başa sarılan sarığın katlarının yediye çıkabilmesinin belirtilen inançla bir bağlantısı aranabilir mi? Bu oluşu bize, Doğu Anadolu yerel Zaza baş bezeklerinde yer alan püsküle çağırım yapmaktadır.
(Resim Doç Dr. Ali Abbas Çınar´ın ve Ramazan Kıvrak´ın albümlerinden alınmıştır.)
(Resim Doç Dr. Ali Abbas Çınar´ın ve Ramazan Kıvrak´ın albümlerinden alınmıştır.)
(Resim Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi´nin Arşivinden tein edilmiştir.)
Yörük hayvan hastalıklarından birisi de Çatısı Yarma hastalığıdır. Bu hastalığın emaresi hayvanın sık sık gerinmesidir. Hastalığın bir emaresi de hayvanın ön ayaklarının açık olarak yürümesidir. Hastalığın nazardan ileri geldiğine inanılır. Bu hastalığın tedavisi, otoması işini yapacak kimse üç İhlas bir Fatiha süresi okuyup sağ ayağın ayakkabısını çıkarıp hasta hayvanın arka ayaklarının üzerine üç kere vurur ve o hayvanın anlına yumurta çarpılır.(14)
Halk inanmalarında nazarı yapan kimsenin kendisindeki negatif enerjiyi nazarı değecek kimseye göndermesi şeklinde açıklanabilir. Yumurtanın hayvan anlına çalınması uygulaması Aras Vadisi Türk halk inançlarında da vardır. İlkbaharda tarlanın sürüm işleri başlamadan evvel öküzlerin anlına yumurta çalınır.(15)
İndirikleme inanç ve uygulaması annesi ölen bir kuzunun sürüdeki başka bir koyunun sütünü emmeye alıştırma uygulaması olarak açıklanabilir. Bunun için bir tutam çam yaprağı avuç içinde ezilerek ona koyunun çişi ve doğum sıvının bulaşması sağlanır bu kuzunun sırtına kuyruğunun üzerine sürülür. Sonra koyuna götürülür koyun kuzuyu koklar bir birkaç defa tekrarlanır , kuzu koyunu emmeye başlar. Koyunun kuzuyu emzirmeden evvel koklaması sık görülür. Böylece koyunlar kuzusuz ve kuzular da annelik yapacak koyunsuz kalmamış olur.(16)
Sirkat-Sırkat Yörük kültüründe mal sahibinin muhtar vasıtasıyla vergi dairelerine büyük baş ve küçükbaş hayvan varlığı cinslerini ve saflarını belirterek bildirmesi olayıdır. Conbaz ise kuzunun kuyruğunun üzerinde bırakılan onun kuzumu koyun mu olduğunu gösteren bir tutam tüye verilen isimdir.
En koyun ve keçi türü hayvanların sahibini belirlemek için kulaklarına kesilmek, delinmek dağlanarak yapılan işarettir. En yapılırken dağlanan yerlerden çıkan kıllar için sakar oldu denir.
Yörük hayvancılık kültüründe darplara, soğuk algınlıklarına karşı kullanılmak üzere bazı ilaç ve tedavi yöntemleri de geliştirilmiştir Ayrıca uğrasalarla ilgili inançlar da vardır. Biz Yörük halk inanmalarındaki uğrasaları halk inanmaları-mitoloji bağlantıları itibariyle fark alt başlıklar halinde ele alacağız
Uğru, uğramak, uğruya gelmek özellikle Azerbaycan Türkçesinde tekin olmamakla ilişkili bir isim ve bir fiildir. Uğru düşmandır, çarpıp, çalan, yıkıp dökendir. Yaralayan, öldürendir. “Birşeye uğramak” çok kere çarpılmak anlamında kullanılır. İnsanlar tekin olmayan yerlerde ve çok kere kara iyelerin hâkim oldukları yerlerde bir şey uğrar. Adı konulmamış ,konulamamış varlıklardan elen zararlar “bir şey uğramak” olarak bilinirler.
Bir malı yılan sokarsa “yılan soktu” demezler “Yılan vurdu” derler. Bu durumdan keçiyi kurtarmak için yumurta sarısıyla andız katranı karıştırılıp içirilir.(17) Kara iyeler için Kars´ta Aras Vadisinde ve doğu Karadeniz bölgesinde “davun vura” çor vura” bela vura” “vuran vura” denir.
Yörük halk kültüründe bazı uğrasalara dair bilgi verilirken; Malların ilk sağılan sütü bir incir ağacının dibine veya suyu bol bol akan bir dereye dökülür. Çünkü bir incirin sütü hiçbir zaman kurumaz. Ne zaman bir incirin dalını kessen mutlaka sütü akar. Hatta incirin her çekirdeğinde ayrı bir meyvenin tadı ve özelliği vardır.” denir malın da öyle olması istenir.
“Süt, suyu bol dereye dökülür ki malın sütü de deredeki su kadar çok olsun”(18) Halk inanmalarında akar su cennet cidarı görmüştür, paktır kirletilmez “Suyun Ayşesi Fatması hakkı için” denir. Durgun sular daha ziyade kara iyelerin mekân tuttukları sulardır.
Yörükler yurt kuracakları veya konaklayacakları tespit ederlerken, bir oğlak veya kuzu keserler etini parçalayarak farklı su başlarındaki ağaçlarının dallarını asarlar 3 gün bekledikten sonra hangi et kokmamış bozulmamış ise o su başında çadır kurarlar.(19)
Kayseri yöresi Kızık Türkmenleri ve Doğu Karadeniz Kuman/Kıpçak bakiyesi Kalafatlar köy kuracakları yerin tespitine farklı tepelere et asarlar bir süre sonra etleri kontrol ederler kokmamış olan etlerin bulunduğu tepelerde yurt tutarlar.(20)
Bu tespiti yaratılmışlardan insanoğlu içerikli inançlardan benzerleri ile karşılaştıralım. Bebeği olmayan veya yaşamayan anne adayları çok çocuklu bir annenin evinden kumaş alarak çocuğuna kundak bezi hazırlar. Bu esnada kumaş toplayan anne adayı hiç konuşmamalıdır. Çok çocuklu anne veya aile kutlu aile olarak kabul edilir. Dünyaya gelen bebeğin giysisi için kumaş toplanılacak aile çocuk erkek ise seçilen ailenin isminin “M” harfi ile kız ise “F” harfi ile başlaması istenir. “M” harfi ile Hz. Muhammed (s.a.v.) ve “harfi ile de Hz. Fatma kastedilmektedir. Amaç bu kutlu kimselerin kutundan yararlanabilmektir. Anne adayı çocuğu olması halinde belirli bir süre ses orucu tutacağına niyetlenir. Bu orucu tutan kimse niyetli olduğu süre zarfında kimse ile konuşmamalı sesini sakınmalıdır. Bu neviden oruç türü Kur´an-ı Kerinde de yer almaktadır.
Keza çocuğu yaşamayan anneler ve erkek çocukları yaşamayan anneler çocuklarını büyütmek için çok çocuklu ve çok erkek çocuklu ailelerin kullanmış oldukları beşikleri çocuklarını büyütmek için ödünç alırlar.
Özbekistan, Türkmenistan, Türkiye halk inanmalarında beşik toyu yapılırken beşiğin bir yanında bebeğin annesi diğer yanındaki ise çocuklarının yaşamasında sorunu olmayan çok çocuklu bir anne olur Bebek taraflar arasında bebeğin beşiğin altından verilip üstünden alınmak suretiyle “sattım aldın mı” “Satın aldım” şeklindeki tekrarlanan ifadelerle çok çocuklu kutlu kabul edilen kara iyelere karşı korunmalı olduğuna inanılan anneye satılmış olur.(21)
Bu uygulama farklı bir formatta bebek daha dünyaya gelmeden ulu olduğu kabul edilen zatlara da yapılarak bebeğin o kutlu olduğuna inanılan zatın tarafından korunacağına inanılır. Dünyaya gelen bebeğe ya yatırın ismi verilir veya çok kere de bebek kız ise Satı erkek ise Satılmış ismi verilir.
Bu çok işlenmiş konu, Yörük halk inançlarından derlenmiş bilgiler farklı bir derinlik kazanmıştır. Kutlu olduğuna inanılan insandan insana kut aktarımı bu tespitte sudan ve incirden insana aktarılmış olmaktadır. Yani geçiş, insanat ile nebatat ve cansız bilinen cemadat arasında cereyan etmiş olmaktadır.
İsimlerini dağa da veren kutlu zatların bulundukları tepeler, oradaki akarsular ve bitkiler, hayvanlar da kutlu kabul edilip sahipli sayılır sahibinden kullanımı için icazet gerekiyordu. Yörük halk inanmaları kültürüne dair yapılan çalışmalar bu alana derinlik ve zenginlik katmıştır.
“ Doğuran keçinin etenesi çok enikli köpeğe yedilir. Artık keçi çok enikli köpek gibi çok yavru yapacaktır. Keçi sütlü olsun diye etenesi bir incir ağacına asılır.”(22)
Yörük halk inançları kültüründen yapılmış bu tesit de keza bizim bilebildiklerimize zenginlik ve derinlik katmıştır. Çok yavrulu köpek adeta kutlu köpektir. Köpekler içerisinde kutu olan köpektir. Var eden yaradan o yaradığını yavrusuz bırakmamış çok yavrulu olabilmekte kutlu kılmıştır. Kut farklı alemlerden varlıklar arasında geçiş sergilerken insanlar arasında kutun geçişi söz konusu olabilen, Hayvanlar aleminde de kut geçişinin olduğu inancının örneklenebilmiş olmaktadır.
Bu tespiti teyit eden bir diğer tespit de “Yeni doğurmuş bir keçinin boynuna sütleyen otu asılır.” Tespitidir.(23) Bu tespit de Nebatattan Sütleyen´in hayvanattan keçiye kut aktarması örneğidir.
Etenenin incir ağacına asılmış olması şeklindeki tespit de bu konuda çalışma yapanlar için ufuk açıcı olmuştur. Çok kere boynuzlu hayvanların kafa kemiği boynuzu ile kapı başlarına ve at kafa kemiği de bağ bahçelere koruyucu olacağı inancı ile asılır. Etenenin ağaç dallarına bilhassa meyve ağacı dallarına asılmasının içeriği açıklanmazdı. Diğer taraftan sünnetin parçası, göbekbağı, bebeğin eşi ile ilgili açıklamalara rastlanabilirken etene ile ilgili inanç tespiti bizim için yeni olmuştur. Bunu Yörük halk inanmalarına borçluyum.
İneğin veya başka bir hayvanın bir yerinde siğil çıkarsa bu hayvana yılan kavı yedirilir. Bir incir ağacından hayvandaki siğil sayısınca siğil kesilir. Bu siğiller bir ipe bağlanarak siğili hayvana bağlanır.
Koyun kutsal olduğu için onu yılan sokmayacağına inanılır Vücudunun diğer yerleri sık yünlerle kaplı olduğu için onu yılan yüzünden, burnundan sokar.(24)
Doğuran keçilerin etenesi düşmez ardından sallanırsa etenenin düşmesi için oraya biz köz yapıştırılır.(25) Ateş inancı ile ilişkilendirilebilecek bu tespit de önemlidir. Yeni sağılmış taze sütün nazardan korunması için onun üzerine minik bir kömür parçasının asıldığı bilinirken köz-etene bağlantılı bulgu da oldukça yenidir.
Kaynayan süt kazanlarının yanında yaramazlık yapan köpeklerin kulakları süt kazanının yanında kesilirse artık kazanlara yaklaşmayacaklarına inanılır.(26)
Hayvanların topluca bağrışmaları bir felaket habercisi olarak algılanır.(27) Bu inanç Türkmenler de de vardır. Köpeğin gözüne bazı kara iyelerin göründüğüne, çiftlik hayvanlarından büyük ve küçükbaşların ve küme hayvanlarının depremi insanlardan evvel hissetleri özellikleri onların yere daha olmaları ile izah edildiği yolunda bilgiler vardır.(28)
Yörük halk inanmalarında da ikindiden sonra akşamüstü soğan, biber, sarımsak, ekmek mayası istenmez ve verilmez karanlıkta bunların verilmesinden kaçınılır.(29)
Halk inanmalarında bu vakitler için dar vakit denir. Günün eşine dönme saati olarak inanılır. Akşamın hayrındansa sabahın şerri yeğdir, denir. Akşam karanlık çökünce kara iyelerin daha aktif olduklarına inanılır. Soğanın kara iyelerin altını sarımsağın ise gümüşü olduklarını inanılır. Bunların kabuklarının akçe olarak kullanıldığı inancı vardır.(30)
Halk inanmalarında akşamdan sonra biber de olduğu gibi tuz da verilip alınmaz bunların evin acısı olduklarına inanılır. Keza şeker de verilmek istenmez evin tadı olduğu inancı vardır. Bu saatlerde verilip alınmayacak şeylerin arasında sadece ekmek mayası değil her türlü mayalanma içerikli gıdalar verilip alınmazlar.
Yörüklerde sabun ve kibrit elin üstüyle verilir.(31) Bu inanca bıçağın makasın da elin tersiyle verilme inancının olduğu eklenebilir. Bunlar kesici, yakıcı nesnelerdir. Bunlar alınırken verilirken besmele çekilir ve “tu tu tu bismillah” denir. Halk inanmalarında “ters” inanç kotu vardır(32)
Yörüklerde su içen kimse elini bağrına koyar.(33) Halk inançları kültüründe su ayakta değil çömelerek içilir ve su içen kimse sağ eli ile içer sol elini anlına veya tepesinde tutar. Suyu tek yudumda değil soluklanılarak içme önerilir.
Yörüklerde değirmenden öğütülüp yeni gelmiş unun çuvalı üzerine, maşa, ısıran, şiş, madeni havan eli gibi demir aksan konularak, güç verici olması için koyulur.(34)
Meyve ve sebze yılın ilk mahsulünden taze taze yenilirken gör gözüm, gör kaşım Allah bu günlere yine yetirsin “ denir ve gülerek Allah bu günleri tekrar gülerek görmeyi nasip etsin” denir.(35) Bu neviden Türkçe uygulamamalı dualar ürünleri veren ile verilen arasında şükrü, hamdı, ifade edebilmenin anlatım şeklidir. Bol mahsulü de iyi günde görebilmenin onları veren ile kul arasındaki bir iletişim şeklidir. Bazı hallerde bol mahsul kendisiyle birlikte keder de getirebilir. Veya çiftçi “ben” duygusuna kapılabilir ki bu onaylanan bir hal değildir. Çiftçinin gayretine rağmen, takdir eden de veren de alan da O´dur O´na sığınılır.
Yörüklere yeni çadırdaki ilk ocak evin oğluna yaktırılır. Böylece soy o oğulla sürsün, evin ocağını o oğul tüttürsün istenir.(36) Kaşkaylarda ata otağından ayrılıp kendi otağını kurma hakkı sırasıyla büyük erkek evladındır. O oğul atasının ocağından yanar halde köz alır, onu söndürmeden hazırlanmış olan kendi otağına götürüp ocağının tütmesini sağlar.(37) Göktürkler döneminde ocağın tütmesi ailenin en küçük erkek evladı tarafından devam ettiriliyordu erkek kardeşler kendi ocaklarını kurmak üzere aileden ayrılırlarken en küçük erkek evlat anne ve baba ile kalıyordu O, Od Tiğin, Kültigin olarak odun, ateşin ocağın prensi olarak kalıyordu.(38)
Yörük halk inanmalarından hareketle od/ateş bağlantılı yeni tespitler de yapılabilmiştir. Çıra isi ile tere yağı karıştırılarak sürme elde edilir. Bu sürmeyi erkek kartal tüyü ile bıyıklarına kızlar da güvercin tüyü ile gözlerine kaşlarına sürerler.(39) Çanakkale yöresi Bazı Alevi toplumlarında bebek dünyaya geldiğinde göz sağlıklarını için ayrıca özel sürme hazırlanır. Bu konuya farklı bir çalışmamızda ayrıca ele almayı düşünüyoruz.
Yörük halk inançlarında da Aydaş Aşı Pişirme inanç ve uygulaması vardır. Çok kere ayağını basabilmekte geciken çocuklara yapılan Köstek Kesme, Duşak Kesme olarak da bilinir. Duşak ayak bağı demektir. Aynı uygulamasının farklı bir şekli olarak görülür. Bunun için üç yolun kesiştiği yerler baş büyüklüğünde üç taş üzerine büyükçe bir kazan koyulur çocuk onun içerisine oturtulur. Kazanın altına çalı çırpı yığılır, bunlar yakılmış gibi yapılarak körüklenir. Ne yaptığını soranlara Aydaş Aşı pişirdiğini söyler. Sona “Al Aydaşın ver etimi” denilir. Böylece Aydaş olan çocuğun tedavi olacağına inanılır.
Aydaş tedavisinde de çocuk delikli taşın deliğinden karşı tarafa geçirilir.(40).
Yöre Yörüklerinin saç bakımlarında da özel karışımlar hazırlanır. Bunun için baharda budanan bağların akan sularıyla saçlar yıkanır daha sonra da dipten kesilir. Erkek çocukların saçları dipten kesildikten sonra tam tepelerinde bir tutam saç bırakılır buna “combaz” denir. Bu saçları nazar almasın diye bazen gök boncuk bağladığı görülür.(41)
Yörüklerde iki kişinin özellikle erkek kardeşin gaitaları birbirine karıştırılıp toprağa gömülürlerse bu iki kardeşin hayat boyunca hiç ayrılmayacaklarına inanılır.(42)
Halk inanmalarında ölen bir kimsenin mezarına dünyaya geldiği yerden toprak getirilmesinin sıla hasretini gidereceği, kişinin doğduğu yerin toprağının kişi ölünce çekeceği gibi inançlar vardır. Ayrıca bebeğin eşinin veya sünnet parçasının gömüleceği cami veya okul duvarı gibi yer ile onun büyüğünce seçeceği meslek veya gelişecek kişiliği arasında bağ kurulduğu bilinirken gaitalardan hareketle kurulan bu bağın oluşacağı bilgisi ilk defa tespit edilmiştir.
Fethiye Yörüklerinde küçük çocukların havale geçirmesine “oğlan boncuğu oldu” denir. Çocuk ateşlenir, kendini bilmez halde yatar ertesi gün çocuğun yattığı yer kazılır kazılan yerden birkaç tane kömür parçası çıkarılır. Bu kömürler bir bardak suya koyulur. Bu su hasta çocuğa içirilir, kömür parçaları çıkarıldıktan sonra çocuğun iyi olacağına inanılır.(43) Kömür, od/ateş kültü kapsamında mütalaa edilir.
Anadolu halk inançlarında Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu´da havale geçiren çocuğun giysisinin yakası falan açılıp rahatlanması sağlanır, poposu sıkıştırılır, açık havada imkân nispetimde havaya kaldırır. Bu tür rahatsızlık bir nevi havale olarak bilinir. Yukarıya kaldırılması kutun yukarda olduğu inancı ile ilişkilendirilir. Yukarı ile sema ile bağlantı kurmak Yörük yaşam tarzının her safhasında vardır.
.(Resim Doç Dr. Ali Abbas Çınar´ın ve Ramazan Kıvrak´ın albümlerinden alınmıştır.)
Resimler Doç Dr. Ali Abbas Çınar´ın ve Ramazan Kıvrak´ın albümlerinden alınmıştır.)
(Resim Doç Dr. Ali Abbas Çınar´ın ve Ramazan Kıvrak´ın albümlerinden alınmıştır.)
SONUÇ:
Yörük halk inanmaları ile Türklüğün Türkmen kesimi halk inanmaları arasında doğal olarak bir fark yoktur. Yörüklerin yaşam şeklindeki göçerliğin hala yer yer devam edebilmiş olması, onların geçmişten getirdikleri inançlarda farklı zenginikleri saklı tutabilmiştir. Bu teşhisi Yörüklerin ve Türkmenlerin doğum, evlilik ve ölüm safhaları inanç uygulamalarından hareketle takip mümkün olmaktadır.
1.Dr. Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi, yasarkalafat@gmail.com.
2.İlhan Şahin (Editör), Yörükler Orta Asya´dan Anadolu´ya, Osmangazi Belediyesi, İstanbul 2019
3.Yusuf Halaçoğlu, Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar ( 1453-1650)C.I-II-III, Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu´nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İstanbul 1977
4.Recai Şahin, Bazı Yörük Adetleri ve İnançları, Yayına Hazırlayan, İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Uluslararası Türk Kültürü Kurultayı Fethiye 07-10 Nisan 2008 Fethiye Belediyesi s. 163-174
5.Recai Şahin.age.s. 168
6.Recai Şahin a.g.e.s.168
7.Recai Şahin a.g.e.s.S. 168
8.Yaşar Kalafat, Memoratlar-Astral Dünya Mitolojik Boyut, Ankara, 2018; Halkbilimi İnanç Araştırmaları IV Mitoloji, Berikan Yayınları, Anakara 2018
9.Recai Şahin a.g.e.s. 168
10.Recai Şahin a.g.e.s. S. 185
11.Recai Şahin a.g.e.s. S. 186
12.Recai Şahin, a.g.y.
13.Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları, VII. Brikan Yayınları, Mart 2007, Ankara,
14.Recai Şahin a.g.e..a.g.y.
15.Recai Şahin a.g.e..a.g.y.
16.Recai Şahin a.g.e.a.g.y
17.Recai Şahin a.g.e.s 169.
18.Recai Şahin a.g.e.s. 169
19.Recai Şahin a.g.e.s.S. 169
20.Yaşar Kalafat, Kalafatlar ve Halk Kültürleri, Editör Şevket Kaan Gündoğdu ASAM, İstanbul 2021
21.Yaşar Kalafat, “Kuzey Kafkasya-Orta Fırat ve Batı Trakya Türk Kültür Coğrafyasında Büyü “ www.yasarkalafat.info
22.Recai Şahin a.g.e..g.y.
23.Recai Şahin a.g.e.agy..
24.Recai Şahin a.g.y
25.Recai Şahin a.g.e. a.g.y..
26.Recai Şahin a.g.e.,
27.Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 2010 6. Baskı
28.Yaşar Kalafat,agy.
29.Recai Şahin a.g.e. a.g.y.
30.Yaşar Kalafat, ”Türk Halk İnançlarında Sarımsak” Türk Halk İnançlarında Beslenme Berikan Yayınları, Ankara 2012 161-167
31.Recai Şahin a.g.e.a.g.y.
32.Recai Şahin a.g.e.a.g.y.
33.Recai Şahin a.g.e.a.g.y.
34.Recai Şahin a.g.e.a.g.y.
35.Recai Şahin a.g.e.a.g.y.
36.Recai Şahin a.g.e.s agy.
37.Yaşar Kalafat, Azerbaycan-İran-Anadolu-Irak Halk İnançları Hattı, Berikan Yayınları, Ankara, 2012.
38.Yaşar Kalafat. Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 2010 Berikan Yayınları 6. Baskı
39.Recai Şahin a.g.e.s. S.169
40.Recai Şahin a.g.e.s. S. 170
41.Recai Şahin a.g.e.s.S. 169
42.Recai Şahin a.g.e.s. 170
43.Recai Şahin a.g.e.s.170